“HAYIR” DİYEBİLMEK…
28 Nisan 2011
Kişilerarası ilişkilerde kendimizi sağlıklı ve mutlu hissetmemiz için olması gereken özelliklerin başında, kendini korumayı bilmek gelmektedir.
Çeşitli nedenlerle yardım almak için başvuran danışanlarım arasında azımsanmayacak sayıda kişinin, “hayır” deme konusunda güçlükleri olduğunu izlemekteyim.
Öğrenim hayatında arkadaşlarına karşı, işyerinde çalışma paylaşımı konusunda, evliyse kocası ve çocuklarına, ailesine, akrabalarına ve dostlarına “hayır” demesi gereken durumlarda bunu söyleyemeyen kişilerin ne kadar tükenmiş, yorgun ve öfkeli olduğunu gözlemlemekteyim.
En söylenmesi gereken yerde bile “hayır” diyememek, insanın iç dünyasında nasıl bir baskı oluşturur hiç düşündünüz mü? Bir türlü içinden geldiği gibi olamamak, devamlı insanın eksilmesine yol açmaz mı? Ya biriktirdiği öfkeler? Bu eşiniz ve çocuklarınız olsa bile kendinizi “kurban” gibi hissetmenizi sağlamaz mı?
Bir kere “hayır” derseniz sanki herşey kırılıp dökülecek ve bir daha toparlanamayacak gibidir…Ve ben sorarım “Ne olur hayır derseniz?” diye… Önce “Birşey olmaz, ne olacak ki?” cevabı gelir.
Ben de “Öyle olsa bunu söylersiniz zaten.” derim. Sonra biraz üzerinde çalıştığımızda, daha derinlerdeki hatalı öğrenilmiş inançlar ortaya çıkar; “Ya kırılırsa?”, “Ya üzülürse?”, “Onu kırarsam aramız bozulur, benden uzaklaşır”, “Hakkımda kötü düşünür, beni sevmez.” cümleleri sıralanır. “Böyle olursa ne olur?” diye sorduğumda ise “YALNIZ KALIRIM” denir ki işte, hatalı düşünce sisteminin esas tetikleyicisi de budur ama YANLIŞTIR ve HATALIDIR.
Siz, yaşamınızın bir döneminde böyle davranmanın iyi bir şey olduğunu öğrendiniz. Erken çocukluk döneminde sizin için özel olan kişiler; ebeveyn ya da bakıcılarınızla sevgi bağı oluşturmadaki başarısızlık, reddedilme veya terkedilmeye bağlı olarak kalıcı bir kaygı geliştirdiniz. Bundan sonra da ödünleyerek ilişki kurmaya başladınız.
Sürekli veren taraf olarak ilişki kurma davranışını; rol modeliniz olan annenizden de öğrenmiş olabilirsiniz. Başka bir modeliniz olmadığı için, bu da anlaşılır bir durum sonuçda.
Oysa sürekli vererek ilişki kurmak insan doğasına uygun bir ilişki modeli değil. Sürekli veren kişi bir süre sonra aynı şekilde karşı taraftan da beklediği için devamlı hayal kırıklığına uğrar ve öfke biriktirir. Sonra da hiç ilgisi olmayan yerlerde öfke patlamaları yaşar. Bu kez karşısındaki insan onun neye kızmış olduğunu anlamadığı için ilişki bozulmaya başlar.
Yazının başında “kendini koruma” demiştik. Bu kavrama tekrar dikkatinizi çekmek isterim. Kendini korumak demek, insan ilişkilerinde daha doyumlu ve mutlu yaşamanız için, psikolojik kaynaklarınızı tüketmeden ve karşınızdakini tanıyarak ilişki kurmak demektir. Siz sürekli veriyorsanız, karşınızdaki bu konfora alışır ve kim bundan vazgeçmek ister?
İlişki iki insanın dansıdır; iki ileri bir geri, iki geri bir ileri, bazen ikiniz birlikte yana doğru gibi düşünürseniz uyum da o zaman oluşur.
Bedenimiz yeterli oksijen ve gıdayı aldığında ancak verimli olabiliyorsa, bedenimiz gibi tıpkı ruhumuz da kendi ile ilgili ihtiyaçlarını giderdiğinde başkasını besleyebilecek hale gelir.
Sonuç olarak, “Kurban olmak da bir seçimdir.” ve bu durumu farkettiğinizde bunu değiştirebilirsiniz. “Hayır” demek öğrenilebilir, önemli olan bunu nasıl söyleyeceğinizi bulmaya çalışmaktır ve geliştirmektir.
Şunu aklınızdan çıkarmayın; “hayır” dediğinizde reddettiğiniz şey karşınızdaki kişi değil, onun istediği şey konusunda yeterli gücünüz, zamanınız veya bilginiz olmadığı konusudur. Ayrıca neden yapamadığınız konusunda karşı tarafı açık bir şekilde bilgilendirirseniz, sizi anlamasına olanak vermiş olursunuz.
Başlangıçta, “hayır” demek konusunda çocuğun yeni ayaklanıp yürümesi gibi bodoslama duvara çarpabilirsiniz. Ama zamanla bu durum, tıpkı yürürken olduğu gibi kendiliğinden gelen bir ifadeye dönüşür. Siz de hiç kimsenin gitmediğini ve sadece sizi sevdikleri için orada olduklarını görürsünüz.